Faruk Taşdemir
Faruk Taşdemir

1997-98 yıllarıydı... Fotoğrafçı olan babam, reklamcı bir arkadaşının ofisinde gördüğü Photoshop programından çok etkilenmiş olacak ki, sürekli bu programdan bahsediyor ve; "Mutlaka öğrenmek lazım oğlum, harika bir program!" diyordu. Uzunca bir süre, ara ara hatırlatmaya devam etti ve en sonunda beni etkilemeyi başardı. 1999 yılının ilk aylarıydı. Birkaç araştırmadan sonra hafta sonları bir kurs olduğunu öğrendim. İş hanı gibi bir apartmanın ikinci veya üçüncü katındaydı. Benim gibi istekli beş altı kişi daha vardı. Yanlış hatırlamıyorsam 3-4 aylık bir kurstu. Kaplumbağa hızıyla ilerleyen dersleri pür dikkat takip ediyor, uygulama saatlerinde talep edilenleri titizlikle yapmaya çalışıyordum. Kursta ne kadar fazla uygulama yaparsam o kadar iyiydi çünkü bilgisayarım olmadığı için öğrendiklerimi evde uygulama imkanım yoktu. “Biz dokuz kardeştik, zeytini bile bölüşüp yerdik” edebiyatına bağlamayacağım, merak etme :) O sıralar Paulo Coelho’nun Simyacı romanını okuyordum. Diyordu ki; “Eğer bir amacın varsa evrendeki her şey sana bu amaç için yardımcı olur.” Gerçekten de öyle oluyordu. Photoshop’u çok kolay şekilde öğreniyor ve bu programla neler yapılabileceğini daha iyi anlamaya başlıyordum. Kurs bittikten hemen sonra, dergi ve gazete için dizgi işi yapan ufak bir yayınevinde, ardından bir dijital fotoğraf atölyesinde işe başladım. Birkaç yıl sonra kendi dijital atölyemi kurmuş aynı zamanda Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğraf ve Grafik Tasarım Bölümü'ne adımımı atmıştım. Kısacası 1999 yılından beri Photoshop benim hayatımda yer aldı ve hiç uzak kalmadık. O “dijital” yıllarda Photoshop’u babama da öğrettim. Babam bugün hala kendi şirin stüdyosunda aktif bir Photoshop kullanıcısı olarak hizmet veriyor. Umarım bir gün sen de kendi harika hikayeni yazarsın. Sevgiyle kal...